Cumhuriyet sonrası ve Mübadele

KÖYDEN GÖÇLER

Rumların 1923-1926 arasında yaşanan mübadele yıllarında köyümüzü terk etmesinden sonra, onlardan kalan ev ve konaklar, Emir ve Salanlardaki birkaçı hariç Türkler tarafından kullanılmamıştır. Bazı kaynaklara göre son mübadil 1924 kışında İstavri’den ayrılmıştır. Aşağıköy’deki (Alpullu) Türklerin oraya yerleşmesi ise 1938 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hazinesine ait yerlerin kiraya verilmesi ihalesiyle gerçekleşmiştir. Budak (Eski adı Şive-Torul) köyünden bazı aileler bu ihale sonrasında buraya yerleşmişlerdir. Bu kiralama 1938 yılından günümüze kadar devam etmekteydi. Bu sebeptendir ki 2003 yılında köyümüzde başlayan kadastro çalışmaları neticesinde Aşağıköy’de yaşayanlar sadece biz köylülerden satın aldıkları yerler için tapu alabilmişlerdir. İlk yerleşim yıllarında (Muharrem Sönmez’in muhtarlığı sırasında) nüfus kayıtlarını Uğurtaşı’na aldıramasalar da daha sonra Cemal Karakullukçu’nun muhtarlığı döneminde bu kayıtlar Şive’den Uğurtaşı’na alınmıştır. Köyümüze Rumların gidişinden sonra sadece Şiveliler gelmemiştir. Azalan nüfus sebebiyle köydeki bazı işlerin yapılabilmesine yardımcı olmak üzere bazı Çepni aileleri de köyümüze gelmiştir. Çepniler 24 oğuz boyundan biri olan Üçoklar’ın sol kolundandır. Anadolu’nun fethi ve Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır. Genellikle Ordu, Trabzon, Gümüşhane, Giresun, Tirebolu, Şalpazarı, Ağasar (Kasımağzı) ve çevresine yerleşmişlerdir. Çepnilerin bölgemize gelişleri 11. yüzyılda Oğuzların Kınık boyu ve Uzların gelişi kadar eskidir. Atatürk’ün, kuruluş yıllarında Giresunlu Çepnilerden oluşan özel muhafız kıtası komutanı nam-ı diğer Çepni Topal Osman’dır.

Buraya yerleşen Çepni ailelerden bazıları çocuklarını buradan evlendirmiş hatta toprak satın alarak buraya yerleşmişlerdir. Eklerde bulunabildiği kadarıyla soyağaçları verilen Çepni ailelerin isimleri sırasıyla Canfer Uçar, Helim Arslan, Ayşe Çoban (çocukları Musa Çoban ve Çakır Ayşe), Emine Tahmaz ile Hasan Aydemir (Zurnacı)’dır. (S-9, S-10, S-11, S-12, S-13.)

Ayrıca Hacımehmet’ten (Trabzon) Salim Ustaoğlu Mahmut Öztürk kızı Fadime Hanımla evlenerek uzun bir süre köyümüzde ikamet etmiştir. Yine Zimera (Atalar) köyünden Abdullah Zengin de uzun yıllar köyümüzde yaşamış ve çalışmıştır.

Türk ve Rumların beraberce yaşadığı dönemde bu kadar kalabalığı geçindirecek doğal kaynağın bulunmaması daha 1900'lü yılların başında özellikle Türk ailelerde köyden göçü başlatmıştır. Osmanlı döneminde hem Rum hem de Türk vatandaşlarımızdan bazıları özellikle Çarlık Rusya’sına çalışmaya gitmişlerdir. Özellikle Rum ailelerin sayısı çok fazladır. Bununla beraber giden Türk ailelerinin sayısı da onlar mertebesindedir. Bazıları 5-10 sene çalışmış ve geri dönmüşlerdir. 1917 Sovyet Devrimi’nden sonra komünizmin gelmesi ile sınırlar kapatılmıştır. Devrim sırasında Rusya’da bulunan Türk ve Rum vatandaşlarımızdan bazıları geri dönememiştir. Geçen süreç içerisinde kaçabilmeyi başaranlardan Türkler Türkiye’ye Rumlar ise Yunanistan’a geri dönmüştür. Kalanlar ise orada yaşayıp orada ölmüşlerdir. Ulaşabildiğimiz kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla yaşadıkları bölgeler Rusya’nın Kerç (Kerch)-Kırım, Anapa-Krasnodar, Vuyazevo-Krasnodar, Kuban (Krasnodar) bölgesi ve Kafkaslar (Caucasus) ile Ukrayna’nın Zaporizhzya şehridir. Orada kalıp orada ölenlerden ismini bildiklerim Molla Bakılardan Nuri (d. 1866), Molla Ahmed oğullarından Ahmed (d. 1897), annemin babası Emin Yılmaz (d. 1865), Tufanlardan Tufan Karakullukçu (1894-1942) ve Himmetoğullarından Kamil Efendi’dir (d. 1890). Tufan Karakullukçu orada evlenmiş ve üç çocuğu olmuştur. Daha sonra torunu Olexandr bir internet taraması sonucu bana ulaşmış ve soyağacını tamamlamama yardımcı olmuştur. Mübadele sırasında hâlâ Rusya da olan Rumlardan bazıları İkinci Dünya Savaşı sonrası çıkan kargaşadan istifade Almanya üzerinden Yunanistan’a gitmişlerdir. Bazıları mübadele ile köyümüzden Yunanistan’a giden aileleri ile buluşabilmiş bazıları ise buluşamamıştır. Buluşamama sebeplerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Aradan uzun süre geçmesi ve muhtelif sebeplerle ölümlerin meydana gelmesi, bazı mübadil Rumların Yunanistan’da kalmayıp Amerika’ya gitmiş olması.

Benim çocukluk yıllarımda Yunanistan’dan köyümüze turistik amaçla gelerek doğdukları toprakları ziyaret eden Rumlar olmuştur. Rusya’da çalışabildikleri dönemlerde getirdikleri paralarla hem geçimlerini hem de köyün gelişimini sağlamışlardır. Cumhuriyetin ilanı ile Lozan Antlaşması’nın (30 Ocak 1923 tarihinde) eki olarak gerçekleşen mübadele kararıyla Rumların köyümüzü terk etmesi bile köyümüzde yaşanan göçleri durduramamıştır. Mübadele öncesi ve sonrası yapılan göçler neticesi köyümüzde kalan Türk ailelerin (1905 nüfus sayımı) listesi ile yerleşim planı Ek-24 ve Ek-25’te verilmiştir. Osmanlı dönemindeki Türk göçleri özellikle Trabzon, Erzurum ve Zonguldak’a olmuştur. Cumhuriyet döneminde ise bu şehirlere ek olarak İstanbul ve Ankara ilave olmuştur. Burada kalanların cumhuriyet sonrası (1925) nerelerde yaşadığını (Baba evlerinin nerede olduğu) bugün de bilebilmek amacı ile Ek-25’te görebileceğiniz köy yerleşim planını yaptım.

Bazı Rum kaynaklardan elde ettiğim bilgilere göre Aşağıköy (Alpullu), Monomatlı, Yerantlı vb. yerlerde de Türkler ve diğer azınlıklar yaşamaktaydı. Bu aileler ve soyağaçları hakkında herhangi bir bilgiye ulaşma imkânımız olmamıştır. Sadece Aşağıköy’de yaşayan Uzunibrahimoğulları hakkında günümüzde de burada oldukları ve gelip gittikleri için bilgi sahibiyiz. Ama gelinini İspele’de dere kenarında, sırtında çalı yüküyle otururken fark etmeyerek gelen sele kaptıran Monomatlı Osman Ağa ve ailesinin akıbetini bilememekteyiz. Gelinin cesedinin ise üç gün sonra Harşit Irmağı’nın kenarında, kumun üzerinde bulunduğu ve Monomatlı’ya defnedildiği yazılmaktadır. 1851-1854 arasında muhtarlık da yapmış olan ve Kürtlü’de ikamet eden Rüzvan Ağa ve ailesi hakkında bir bilgimiz yoktur. Yine Kürtlü’de ikamet eden Kurtoğlu Ali ve ailesi hakkında bir bilgi mevcut değildir. Yerantlı’da oturan Kahraman ve ailesi hakkında ise kısıtlı miktarda bilgi mevcuttur.

Burada Osmanlı döneminde ve cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında yaşanan mübadele ve Anadolu’ya göçlerinden ayrı bir başlık altında bahsetmekte fayda var. Anadolu’ya geri dönüş göçü daha 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ya da bir başka ifadeyle 93 Harbi’nden sonra başlamıştır. Daha sonra 1912 Balkan Savaşlarıyla bu göçler hızlanmıştır. Kısaca, fetihler döneminde batıya yapılan göçler Osmanlı’nın küçülmesiyle doğu tarafına yani Anadolu’ya olmuştur. Birçok aile yerinden yurdundan olmuş, Anadolu’ya gelmiştir. Bu göçler beraberinde birçok trajedinin yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Birinci Dünya Savaşı sebebiyle ara verilen göçler, Kurtuluş Savaşı sonrası bir başka formatta devam etmiştir. İstiklâl Savaşı sonrasında Lozan Antlaşması’nın bir ön şartı olarak Türk ve Yunan devletleri 30 Ocak 1923 tarihinde mübadele kararı almışlardır. Büyük bir insanlık trajedisi olan bu mübadele kararının alınmasında Yunan tarafı adına Başbakan Eleftherios Venizelos çok ısrarcı olmuştur. Hatta Lozan görüşmeleri sırasında İngiltere adına görüşmeleri yürüten İngiliz Dış İşleri Bakanı Lord Curzon’a Türkiye’ye baskı kurması için ricada bulunmuştur. Venizelos’un mübadele ısrarında kendince haklı sebepleri de vardı. Önceleri Türklerle barış içerisinde yaşayan Rumlar, Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla çeteler oluşturarak Yunanlıların yanında olmuş ve Türklere karşı savaşmışlardır. Savaşı bizim kazanmamız sonrasında bir daha yaşadıkları köy, kasaba ve şehirlere dönememiş ve Yunanistan’da kalmışlardır. Venizelos ise zaten ekonomisi savaş sebebiyle çökmüş bir ülkede bu kadar nüfusa ev ve iş vermekte çaresiz kalmıştır. Çareyi de Yunanistan’da yaşayan Türklerin gönderilmesinde bulmuştur. Çünkü Türklerin gitmesi ile onlardan boşalan evleri Türkiye’ye dönemeyen Rumlara vermeyi düşünmekteydi. Bu şartlar altında 1923-1926 yılları arasında gerçekleşen mübadele yıllarının ardından, birlikte yaşam sona ermiştir. Uğurtaşı köyünde yaşayan Rumlara Yunanistan’da yerleşim alanları gösterildi. Bazıları doğrudan Yunanistan’a gitti bazıları ise belki de yakında geri dönecekleri ümidi ile bir süre İstanbul da yaşadı. Çünkü böyle bir kararın uygulanacağına uzun süre inanamadılar (Bu bilgiler, bu dönemi yaşayanların anlatılarından alıntıdır). Rumların anlattıklarından (anılarını yazanlar) İstanbul’da yaşadıkları sürelerin çok sıkıntı içerisinde geçtiği anlaşılmaktadır. Yine yazılanlara göre Yunanistan’daki yaşantıları da çok sıkıntı içerisinde geçmiştir. Türkiye’de sahip oldukları mülklerin karşılığında Yunanistan’da kendilerine verilenlerin hiç olduğunu söylemektedirler. Türkiye’de konaklarda yaşadıklarını, burada ise ya bir göz ev veya ev yapabilmeleri için kısıtlı miktarda malzeme verildiğini aktarmışlardır. Geçimlerini elde edebilecekleri arazi ve imkânlar kendilerine sunulmamıştır. Türklerin giderken terk ettikleri evler de onlara verilmemiştir. Çünkü bu evler, o bölgelerde yaşayan Rumlar tarafından sahiplenilmiştir. Yunanistan’a yeni gelen Rumlar imkânları çok az olan, altyapısı bulunmayan bölgelere yerleştirilmişler. Yeterli miktarda su ve yiyecek dahi bulamamışlar. Ayrıca Yunan toplumu tarafından dışlanmışlardır. Bunda en büyük etken Rumcanın yanında Türkçe de konuşmaları olmuştur. Özellikle Karadeniz’den giden Rumlar çok iyi Ortodoks oldukları halde bazıları düzgün Rumca konuşamıyordu. Bu aşağılanmaya tahammül edemeyenler Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Canton-Ohio bölgesine yerleşmişlerdir. (Olucak-İmera bölgesinden gidenlerin anlattıkları bu şekildedir.) Mübadele, her iki ulus içinde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Çünkü insanların yıllardır yaşadıkları yerlerini yurtlarını terk etmeleri onlarda büyük travmalara sebep olmuştur. Birinci ve ikinci kuşak mübadillerin çoğu neredeyse yaşadıkları yere adapte olamadan ölmüşlerdir. Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen mübadiller, Rumlara göre çok daha şanslıydı. Çünkü Türkiye tüm mübadil vatandaşlarına sevgi ile kucak açmıştır. Onlara yaşayacakları büyük ve verimli topraklar, cumhuriyeti kuranlar tarafından verilmiştir. Tek başına mübadil denmesi bile ayrıcalıktı. Çünkü Yunanistan’a giden Rumlar göçmen muamelesi görmüştür. Ancak üçüncü kuşakla birlikte, normal yerlerine, yaşamlarına adapte olabilmişlerdir. Yunanistan'dan gelen bazı Türklere de Uğurtaşı köyünde yerleşim alanları gösterilmiştir. Orhan Karakullukçu’nun kitapçığından öğrendiğimiz kadarıyla, köyümüzde tespiti yapılan Rum emvali de Selanik-Vodina mübadillerinden Salihbeyzade kardeşler Yaşar, Kazım, Eyüp ve İzzet beylere tahsis edilmiştir. Daha sonra burada yaşamak istemedikleri için bu arazileri biz köylülere satmışlardır. Yani köyümüzde Rumlardan kalma hazine arazisi yoktur.

Burada mübadil yerleri hakkında Orhan Karakullukçu’nun kitapçığından almış olduğum özet bilgileri aktarmak isterim.

1923 yılında Doğu Karadeniz'deki Rumların Yunanistan'daki Türklerle mübadele edilmesi kararı gereğince, köyümüzdeki Rumlar da bu işleme tabi tutuldu. Bu arada köyde Rumlara ait tüm gayrimenkulün dökümü yapıldı ve kayda geçirildi. Bu kayıtlar halen mevcuttur. Bilahare devletimiz bu arazileri Yunanistan'dan gelen Türklere tahsis etmiştir.

İşte bu cümleden olmak üzere, köyümüzdeki Rum emvalini de Selanik-Vodina mübadillerinden Salihbeyzade kardeşler Yaşar, Kazım, Eyüp ve İzzet beylere tahsis edilmiştir. Daha sonra bunlar bu arazileri biz köylülere satmışlardır. Yani Rumlardan kalma köyde hazine arazisi yoktur.

Bu araziler önce aşağıdaki 7 kişi üzerine tapu yapılmış sonra 28 hisseye taksim edilmiştir.

Uğurtaşı Köy Kitabı
Cahit Karakullukçu'nun Uğurtaşı kitabını indirmek için tıklayınız.

Detay
Soy Ağaçları
Uğurtaşı köyünde yaşayan Türk sülalelerinin soy ağaçlarını inceleyebilirsinizDetay
Foto Galeri
Uğurtaşı köyü fotoğraflarını görüntülemek için tıklayınızDetay