İkinci Baskıya Başlarken

 

Aradan geçen on beş yılda elde etmiş olduğum yeni belge ve bilgilerle tekrar karşınızdayım. Geçen bu süreçte köy tarihimizle ilgili daha fazla bilgi toplamaya çalıştım.

Bölgemizle alakalı 1835, 1838, 1839, 1840, 1841, 1844, 1846, 1848, 1850, 1851, 1853, 1854, 1855, 1856, 1857 ve en kapsamlı olan 1905 tarihli Osmanlı dönemi temettuat ve nüfus defterlerini tercüme ettirerek soyağaçlarında güncellemeler yapmaya çalıştım. Osmanlı nüfus ve temettuat defterlerinde geçmişe gittikçe kayıtlarda bireysellik ön plana çıkmaktadır. Daha çok hangi hanede kimlerin yaşadığı ön plandadır. Bu sebeple kayıtlar arasında bir illiyet bağı kurmak zor olmaktadır. Kayıtlı kişinin kimin geçmişiyle ilgili olduğu ancak bu konuyu bilen bir yakını tarafından teşhis edilebilmektedir. Bu sebepledir ki ben de soyağaçlarına illiyet bağı kurabildiklerimi aktarabildim.

Ondokuzuncu yüzyıl öncesinde köyümüz, ulaşım imkânlarının kısıtlı olduğu bir çağda Trabzon–Gümüşhane–Bayburt hattında adeta bir mola noktasıydı. Henüz otomobillerin icat edilmediği o dönemlerde, yollar kağnı arabalarının geçebileceği şekilde yapılmıştı. Yükler genellikle hayvanların çektiği arabalarla ya da develerle taşınır, köyümüzden geçen kervanlar yolculuklarına burada kısa bir soluklanma verirdi.

Kervanların tercih ettiği yollar arasında önem derecesi yüksek olan güzergâhlar bulunuyordu. Mesela bugün herkesin bildiği Zigana Geçidi, aslında 1870’li yıllarda açılmıştı. Ondan önce insanlar daha kısa ama çok daha sarp dağ yollarını aşmak zorunda kalıyordu. Bu durum, hem bölgenin sert coğrafyasını hem de ticaretin ve ihtiyaçların şekillendirdiği ulaşım ağını açıkça ortaya koymaktadır.

Köyümüz, çevresinde yoğun olarak işletilen gümüş madenlerinin etkisiyle 1600–1850 yılları arasında yaklaşık 1500–2000 kişilik nüfusa sahip tarihî bir yerleşim merkezi olmuştur. Geçmiş dönemlere inildikçe, köyümüzde yaşamış olan farklı etnik unsurlarla kurulan ilişkiler, zaman zaman çeşitli sorunlara yol açmıştır. Başka bir ifadeyle, ortak yaşamın sevinçleri, hüzünleri, çatışmaları ve birliktelikleri, kısacası toplumsal hayatın tüm yönleri değerlendirilmesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Başlangıçta daha uyumlu ve sorunsuz seyreden bu birlikte yaşam, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme sürecine paralel olarak giderek sorunlu bir hâl almıştır. 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı, 1876 I. Meşrutiyet ve 1908 II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte köyde yaşayan farklı etnik ve dinî topluluklarla ilişkiler giderek daha karmaşık ve problemli bir zemine oturmuştur. Tanzimat Fermanı ile devlet memuru ve yönetici olma hakkının, Islahat Fermanı ile askere gitme ya da bedelli askerlik uygulamasının (Müslim ve gayrimüslimlere eşit şekilde) ve ayrıca din değiştirme hakkının (özellikle mutanassırlar için) tanınması, toplumsal ilişkilerde bir iyileşme sağlamamış, aksine sürekli bir gerilim ve kötüleşmeye yol açmıştır.

Özellikle gayrimüslim azınlıkların, Müslümanlara tanınan haklardan yararlanabilmek için Müslümanlığı kabul etmeleri, ardından Hristiyanlara tanınan yeni haklardan faydalanabilmek amacıyla yeniden Hristiyanlığa dönmeleri, süreğen bir sorun hâline gelmiştir. Bu sorunlar en çok, Kfiros veya Klotsi olarak bilinen “gizli Hristiyanlar” ile Osmanlı yönetimi ve Müslüman halk arasında yaşanmıştır. Buna karşılık, her daim Hristiyan kalan cemaatlerle daha az problem ortaya çıkmıştır.

Kitabın ilerleyen bölümlerinde bu konular daha ayrıntılı biçimde ele alınacaktır.

Hâlâ, özellikle soyağaçları konusunda eksik ve hatalar olabileceğinin farkındayım. Umarım benim veya bir başkası tarafından yapılacak yeni bir çalışma ile bu eksiklikler de tamamlanabilir.

Kitabımın ilk baskısından sonra, gezerek yaptığım yeni araştırmalar neticesinde, köyümüzün yürüyüş sporu için elverişli yerler arasında olduğunu fark ettim. Yapılacak yürüyüşlere Zega ya da Vazina gibi mevkilerin eklenmesiyle daha uzun parkurlar oluşturulabilir. Yapılacak bu yürüyüşler insanı hem fiziki hem de ruhî olarak daha sağlıklı hale getirecektir.

Araba yolları açılmadan Zigana Geçidi’ne yürüyerek gidilirdi. Ben de köyden Çetin Sönmez ve Ahmet Muz eşliğinde Ayamarina, Ayaser, Barmada Boğazı, Salih’in Kahvesi (Muzena-Atalar), Kurt Boğazı, Uzun Düzler, Alas’ın Düzü ve Kuzu Gölü güzergâhı üzerinden Zigana Geçidi’ne dört saat on beş dakikada giderek bu parkuru tekrar yaşamış oldum (Temmuz, 2011). Çetin Sönmez ve Mustafa Öztürk ile gerçekleştirdiğimiz bir başka yürüyüş parkuru ise köyden Ayamarina, Ayaser, Barmada Boğazı, Bodamış Yaylası üzerinden Hamsiköy’e varmaktı. Arkadaşlarımla gerçekleştirdiğim ve gerçekleştireceğim buna benzer bazı parkurları şöyle sıralayabilirim: Ligozina ve/veya Kolat üzerinden Camiboğazı’na yapılan bir parkur; Kolat, Acı Su ve Larhan üzerinden Maçka’ya yapılacak bir parkur; Kolat, Camiboğazı, Sümela üzerinden Maçka’ya yapılabilecek diğer bir parkur.

Cumhuriyet öncesi dönemde bu yollar, Uğurtaşı–Gümüşhane, Uğurtaşı–Trabzon ve Uğurtaşı–Torul güzergâhlarında yoğun olarak kullanılmıştır. Özellikle Trabzon ile Krom arasındaki yol, bölgedeki Hristiyan nüfus tarafından sıkça tercih edilmekteydi. Trabzon Patrikhanesi ile Sümela Başpiskoposluğu’nun yanı sıra Krom ve İstavri’de görev yapan papazlar, bu yollar aracılığıyla dini ve idari iletişimlerini sürdürmekteydi. Buna ek olarak, bu güzergâhlar yalnızca dini amaçlarla değil, bölge içi ticaret ve kültürel etkileşim açısından da önemli bir rol oynamıştır. Kervanlar ve taşımacılık araçları, bu yollar üzerinden mal ve bilgi taşıyarak ekonomik canlılığı desteklemiş; köyler ve kasabalar arasında sürekli bir etkileşim ağı oluşturmuştur. Dolayısıyla söz konusu yollar, coğrafi zorluklara rağmen bölgedeki sosyal, ekonomik ve kültürel hayatın sürekliliğini sağlayan kritik altyapılar olarak değerlendirilmelidir.

Kitabımın bu baskısında bir değişiklik yaptık ve köyümüzde yaşamış ve yaşayan kişilere ait fotoğrafların çokluğu ve seçme imkânımızın olmaması sebebiyle kitabımıza koyamadık. Ancak yerleşim alanlarına ait eski ve yeni fotoğraflarla bitki ve çiçek örtümüzü gösteren fotoğrafları muhafaza ettik. Eski yerleşim yerlerine ait fotoğrafların çoğu Rumlar tarafından çekilmiştir. Manastır, kilise ve bazı önemli mahallelerin (Aşağıköy, Mamamatlı, Krom vadisi vb) fotoğrafları ise 1890-1900 arasında aslen Rum olan Trabzonlu Kakuli kardeşler tarafından çekilmiştir.

Yeniden sevgi ve saygılarımla.

 

Cahit KARAKULLUKÇU
Aralık 2020, İstanbul
 

Uğurtaşı Köy Kitabı
Cahit Karakullukçu'nun Uğurtaşı kitabını indirmek için tıklayınız.

Detay
Soy Ağaçları
Uğurtaşı köyünde yaşayan Türk sülalelerinin soy ağaçlarını inceleyebilirsinizDetay
Foto Galeri
Uğurtaşı köyü fotoğraflarını görüntülemek için tıklayınızDetay