Uğurtaşı eski ve tarihi yollar üzerinde bulunması münasebetiyle içerisinde ve çevresinde birçok han bulunmaktaydı.
Menzilhane:
Kuruluş tarihi bilinmemekle beraber 1700’lü yıllardan itibaren varlığından haberdar olduğumuz Menzilhane Hanı, köyün Gümüşhane yönünden giriş tarafında, Monomatlı’nın karşısında bulunmaktaydı. Bu han devlet tarafından işletilmekteydi. Postacılar yorulan atlarını, bu handa dinlenmiş olarak bekletilen atlarla değiştirirdi. Postacı köye yaklaştığı zaman elindeki borazanı çalıp bütün köyü gelişinden haberdar ediyordu. Bu sesi duyan köylüler yolu açık tutarak postacının bir an evvel işini yapmasına yardımcı oluyorlardı. Yine yoldan geçenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için hanın yanında demirci ve bakkal gibi dükkânlar vardı. Yolcuların konaklayabileceği küçük mekânların yıkıntıları hâlâ durmaktadır. Hristiyanların ibadet edebilmeleri için bir de şapel vardı. Burada bulunan han yıkılmış olmakla beraber şapelin kalıntıları hâlâ mevcuttur. Menzilhanenin en azından 1915 yılına kadar işletildiğini biliyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında posta hizmetlerini (Özellikle Trabzon-Erzurum arasında) yerine getiren Kasımoğlu ve Postacı (Tahirler) aileleri Osmanlı döneminde de posta hizmetlerini ifa etmişlerdir.
Kolat Hanları:
Elimizde bir belge olmasa da Osmanlı yönetim şekli gereği Kolat bölgesinde bulunan hanların Türklerin buraya geldikleri tarihten itibaren var olduklarını varsayabiliriz. Bu hanların ismini/isimlerini bilmesek de 1600’lerden itibaren tımar sahibi olarak atanan tarafından yaptırılmış ve işletilmiştir. Tımar sahibi yetkilendirilmiş olduğu arazilerde uzun süre hüküm sürerdi. 1700’lerin sonu 1800’lerin başından itibaren işletilen Tufan Ağa’nın vakıf hanının yeri tam olarak bilinmemekle beraber Kolat Boğazı’nda olabileceği tahmin edilmektedir. Bazı Rumca kaynaklarda bu hanın 15 odası olduğu yazmaktadır. Orada bulunan epekler de (yıkılmış bina kalıntıları) bunun kanıtıdır. Önceden anlatıldığı üzere 1800’lerin başında burada köyümüz derbentçilerinin (Belgelerle Uğurtaşı) kullandığı, etrafı duvarlarla çevrili küçük kale gibi bir yapı da mevcuttu. Bu kalemsi yapı içerisinde silahlı güçler vardı. Yüzeyde yapılan küçük kazılarda burada bulunan mermiler ve demir cürufları bu kalenin buradaki varlığına işaret etmektedir. Bu yapı ve vakıf hanın birlikte işletildiğini tahmin etmekteyim. Bölgemizde işletilen madenlerin ekonomik nedenlerle kapanmasıyla, köyümüzdeki derbentlik de iptal edilmiş, kalemsi yapı ise işlevini yitirmiştir. Burada bulunan hanlar daha sonraları 1900’lü yılların başında ticari amaçla köyümüz sakinlerinden merhum Cemal Karakullukçu tarafından belli süreliğine işletilmiştir. Şimdilerde burada yolcuların konaklayabileceği ve ufak tefek ihtiyaçlarını giderebileceği dükkân-kahve-otel olarak kullanılan bir yapı mevcuttur.
Kahvehane:
Kuri’de bulunan ve cumhuriyet öncesi işletilen kahvehane ise Keleşoğlu Mehmed Ağa’ya aitti. Mübadele sırasında Keleşoğlu Mehmed Ağa din değiştirerek Rusya’ya gitmiştir. Daha sonra bu kahvehaneyi bir süreliğine Osman Karakullukçu (Cemal oğlu) işletmiştir. Burada çay ve kahvesini içenler aynı zamanda içinden çıkan suyun kenarında oturup günlük sohbetlerini yapıyorlardı. Bu kahvehanenin yerinde bugün Hayati Karakullukçu’nun evi bulunmaktadır.
Misafirhane:
Bu gün Cahit Karakullukçu’ya ait evin arazisinin bir bölümünde büyük dedesi Süleyman Karakullukçu’nun (Hüseyin oğlu) misafirhanesi bulunmaktaydı. Bu misafirhanenin Süleyman Karakullukçu’ya ait olduğu bilinse de muhtemelen onun baba ve dedeleri tarafından da kullanılmaktaydı.
Maden hanları:
İmera-Trabzon yolu üzerinde bulunan Maden Hanları ise madenlerin işletilmeye başlandığı 1600’lerden cumhuriyetin ilk yıllarına kadar mevcudiyetini korumuştur.
Bu han ve yollar, postacılar dışında bölgeden geçen kervanlar, diğer yolcu ve askerler, başıbozuklar (gönüllü, sivil askerler) ve hatta hırsızlar tarafından da kullanılmaktaydı. Bölge yüksek rakımlı yerleşkelerden oluştuğu için eski zamanlarda özellikle kışın ulaşım imkânı bulunmazdı. Ulaşımın zorla da olsa yapıldığı ilkbahar ve sonbahar aylarında bu hanların varlığı çok hayat kurtarmıştır. Kar ve tipinin bol olduğu zamanlarda tek sığınacak mekân bu hanlardı.