Üçüncü Baskıya Başlarken

1970’lerden itibaren yapmış olduğum çalışmaların sonuna geldim diyebilirim. Beni bu kitabı yazmaya teşvik eden saik köyümüz hakkında geçmişte burada yaşayan Rumlar tarafından belgesel niteliğinde birkaç kitabın yazılması olmuştur.

Ben de ulaşabildiğim büyüklerimden öğrendiklerim ve elde edebildiğim tüm belgeleri (Osmanlıca, Rumca, Türkçe) inceleyerek bu kitabı oluşturdum. Yapmış olduğum çalışmalar sonucunda köyün tarihi ile ilgili oldukça eskiye ait tespitlerde bulundum. Kitabımın, “Belgelerle Uğurtaşı” bölümünde detaylıca anlatılacağı üzere, 1600’lerin başında köyümüzde 2’si Ehl-i Örf, 6’sı tomrukçu olarak çalışan 8 Türk ve Müslüman ailelerin olduğunu görülmektedir. (Ek-3 ve Ek-4) Başka işlerde çalışan veya çalışmayanlar da düşünüldüğünde o tarihlerde köyümüzde en azından 100 civarında Türk ve Müslümanın olduğunu söyleyebiliriz. Ama önemli olan tanıdıklarımızın isimleriydi ve bu konuda ancak 300 yıl geriye ulaşabildim. Ulaşabildiğim aileler/isimler doğal olarak günümüze kadar burada yaşayan ailelerdi. Diğer aileler ise uzak veya yakın tarihte burada yaşamış olsalar da günümüzde burada olmamaları sebebiyle izlerini sürme imkânım olamadı.

Ulaşabildiğim en eski isim tahmini 1650 'lerden Mahmut Kararakullukçu'nun babası veya dedesi İsmail Karakullukçu'dur. Ek-36. Mevcudiyeti bu güne kadar devam eden diğer sülalelerin kayıtları ise 1800’lerin başına aittir. 1800’lerin başında Karakullukçular 7 aileye ulaşmıştı. Diğer sülaleler sırasıyla Molla Bakılardan Baki (1800); Emiroğullarından Mahmud-Fadime (1805); Molla Abdullahlardan Abdullah-Elmas (1815); Molla Mehmedlerden Uzun İbrahim; Kasımoğlularından Mahmud; Himmetoğullarından Mehmed-Gülesmer ve Molla Ahmetoğlularından Ahmed’dir. Böylece 1800’lerin başında köyümüzde yaşayan en azından 14 Türk ve Müslüman aile olduğunu biliyor ve 100 kişinin üzerinde bir nüfusa sahip olduğunu tahmin ediyoruz.

Belgeler sayesinde ulaştığım 14 Türk ailesi, tahminime göre net bir sayıyı belirtmemektedir. Çünkü hayatın bir parçası olan göçler/taşınmalar sebebi ile sülalelerin devamını takip etmek imkânsızdır. Biz sadece günümüze kadar burada yaşamış olan ailelerin geçmişteki izlerini sürdük. Hâlbuki 1835 sayımında köyümüzde yaklaşık 400 Türk ve Müslümanın yaşadığını biliyoruz. Bu konu, Osmanlı nüfus sayımları bahsinde detaylıca anlatılmıştır.

Üzülerek ifade etmek isterim ki değişen yaşam koşulları bu güne kadar burada yaşamış ailelerin de ileride burada olmayacağını göstermektedir. Büyük bir ihtimalle yaklaşık 300 yıldır burada yaşamını sürdürmüş hiçbir aile/sülale bu yüzyılın sonunda burada olmayacaktır. Her şeye rağmen 300 yılı aşkın bir süre aynı topraklarda bulunmak kuvvetli bir aidiyetin varlığına işaret etmektedir.

Burada bir gerçeği de tespit etmek isterim. İnsanlığın bilinen tarihi incelendiğinde devletlerin ve toplumsal hayatın etnisiteden çok din temeli üzerine inşa edildiğini görebilirsiniz. Sümerlerden Antik Mısır’da, geçmişte var olan tüm medeniyetlerde birleştirici unsur din olmuştur. Bu durum bizim köyümüzde de farklı gelişmemiştir. Aynı köyde ortak bir yaşamı paylaştığımız halde Ortodoks Rumlar ve Apostolik Ermenilerle gerçek bir dost/arkadaş olamadık. Karşılıklı evlilikler yapmamız da bu gerçeği değiştirmemiştir. Cemaatler yan yana ama birbirinden ayrı yaşıyordu; her birinin kendi dini, göreneği ve kültürel uzlaşımı vardı. Her zaman farklı cemaatlerin birer üyesi olduğumuz gerçeği karşımızda duvar gibi durmuştur. Yaşanan onca güzel anılar, siyasilerin kararları karşısında ayrılmamıza engel olamamıştır. Üç din-mezhep/ırk uzun bir süre ile bir arada yaşadığı halde sonu ayrılıkla bitmiştir. Gönül isterdi ki bu ayrılık birbirimizin mutsuzluğu üzerine oluşmasın. Ama hayatın gerçeği, her zaman olduğu gibi gereğini yapmış ve her toplum kendi yoluna gitmiştir.

Bir başka ifade etmek istediğim olgu ise Uğurtaşı’nın geçmişini hayal ederken bugünü ile kıyaslanamayacağıdır. Geçmişte iki bini aşkın nüfusu ve içerisinde barındırdığı etnisite çeşitliliği ile çok farklı bir düzeyde olduğudur. Köyler, kasaba ve şehirler tarihte tekerrür ettiği gibi doğar, büyür, gelişir ve küçülür hatta yok olabilirler. Uğurtaşı da geçmiş dönemlerinde kaza seviyesinde bir yaşam sürülen dükkânları, okulları, kahveleri, hanları, değirmenleri, cami ve kiliseleri olan kozmopolit bir merkezdi. Bu gün ise mütevazı bir yaşam sürülen, sakin bir köydür. Bu kitabı okurken bu duyguyu yaşayacaksınız.

Kitabımı hazırlarken, bilgi ve belgelerin bilgisayar ortamına aktarılmasında benim sayısız düzeltmelerime bıkmadan ve usanmadan katlanan, emeğini esirgemeyen Yüksel Süzer’e bir daha çok teşekkür eder, kitabın Uğurtaşı’nın tarihî geçmişine katkı sağlamasını temenni ederim.                                                                  

 

Cahit KARAKULLUKÇU
Ağustos 2023, İstanbul

Uğurtaşı Köy Kitabı
Cahit Karakullukçu'nun Uğurtaşı kitabını indirmek için tıklayınız.

Detay
Soy Ağaçları
Uğurtaşı köyünde yaşayan Türk sülalelerinin soy ağaçlarını inceleyebilirsinizDetay
Foto Galeri
Uğurtaşı köyü fotoğraflarını görüntülemek için tıklayınızDetay