Köye ilk yerleşimler ve yönetim biçimleri

ORTAK YAŞAM VE KRİPTO HRİSTİYANLAR
KÖYDEN GÖÇLER

Önceden de bahsettiğim üzere elde edebildiğimiz yazılı belgelere göre Türklerin Uğurtaşı’na gelişi 1600’lü yılların ilk yarısını göstermektedir. Daha önce var olsalar bile yazılı bir kaynağa ulaşamadım. IV. Murad döneminde (1623-1640) altı ila on bin kişinin Gümüşhane bölgesinde etkin bir şekilde işletilmekte olan madenlerde çalışmak üzere çevre bölgeler ve illerden toplanarak, Kurum bölgesine yerleştirildiği bilinmektedir. Burada biraz da Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Kürtlerin beraberce yaşadıkları dönemin yönetim şeklinden bahsetmek isterim. Hatırlanacağı üzere 1839 Tanzimat Fermanı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu Uğurtaşı gibi bucak konumundaki yerleri tımar sistemi ile yönetmekteydi. Tımar sisteminin temsilcileri de burada yaşayan Müslüman ailelerden seçilmekteydi. Daha sonra Tanzimat Fermanı’nın getirdiği yenilikler çerçevesinde burada da seçimle yönetim şekline geçilmiştir. Yeri gelmişken biraz tımar sisteminden bahsetmek isterim. Osmanlı’da 1400’lerden itibaren tımar sistemi benimsenmiştir. Devlet, tımar sahiplerine maaş vermezdi. Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız vergilerini tımar sahibine verirdi. Bunun karşılığında tımar sahipleri hem devlete asker yetiştirir hem de bölgenin güvenliğinden sorumlu olurlardı. Bu tımar sahipleri atla gezer, yanlarında uzun pipolarını yakacak çubukçu bulunurdu. Mesela Kürtlü’de yaşayan Kurtoğlu Ali bir çubukçu idi ve ağası ile şöyle diyalog kurardı: “Ağam sen benim hem ağam hem de paşamsın.” Muhtar ise ona: “Kurtoğlu Ali başıma sardın balı - başımı bal ile sardın.” derdi. (Kaynak: Bazı Rumca makaleler)

Tımar sistemi idari bir sistem olduğu kadar askeri bir sistemdi. Yeniçeri isyanlarından bıkıldığı 1800’lerin başında Osmanlı, bir yönetim değişikliği kararı alarak 1829 yılında muhtarlık teşkilatını kurmuştur. (Ek-13). Bu değişiklik sonrası yine Türk ve Müslüman ailelerden olmak üzere her köye, mahalleye muhtar-ı evvel (Birinci muhtar) ve muhtar-ı sani (İkinci muhtar) adıyla iki muhtar tayin etmiştir.

Ayrıca hatırlatmak isterim ki Ek-5’teki 12 Şubat 1810 tarihli Osmanlı fermanından anlaşılacağı üzere bölgenin Derbentçiliği de (Belgelerle Uğurtaşı) Türk ve Müslüman ailelere verilmişti.

Mevcut kayıtlara göre İstavri’de 1500’lerden itibaren Türk ve Müslümanlar bulunmaktadır. 1500-1700 arasında köyümüzdeki ne yaşayanların ne de yönetenlerin isimlerine ulaşamadım. Yukarıdaki ön bilgilerden sonra sırasıyla köyümüzü yönetenlerden bahsetmek isterim. Osmanlı’da tımar sistemi gereği yöneticiler Müslümanlar arasından seçilmekteydi. Bununla beraber muhtarlık teşkilatının kurulduğu 1829 yılından önce tımar sistemi gereği köyümüzü yönetenlerden sadece Mahmud Ağa, oğlu İsmail Ağa ve torunu Tahir Ağa ile Hasbedar Osman Efendi gibi bazı isimlere ulaşabildim. (Ek-14)

1829-1847 yılları arasında ise Osmanlı nüfus sayımlarından öğrenebildiğimiz kadarı ile önce Tahir Ağa (1829-1835) muhtar-ı evvel olur. Tahir Ağa’nın 1835’te ölümünü müteakip Hüseyin Ağa (1835-1847) muhtar-ı evvel olarak ve Molla Ahmed Efendi de muhtar-ı sani olarak görev yapmışlardır. Molla Ahmed Efendi aynı zamanda Maçka’da kadılık da yapmıştır. (Ek-14).

1839 Tanzimat Fermanı ile yapılan yönetim değişiklikleri köyümüzde ancak 1847 tarihinden sonra uygulanabilmiştir. Tanzimat’ın getirdiği yenilikler sonucu köyümüzde yaşayan diğer cemaatler de seçme ve seçilme hakkı kazanmıştır. Köyümüz 1847’den itibaren muhtarlık ve ihtiyar heyeti vasıtası ile yönetilmiştir. Muhtarlar ve ihtiyar heyeti Türk ve Rum adaylar arasından seçimle belirlenmiştir. Diğer cemaatlerin sayısal üstünlüğü sebebiyle 1847’den itibaren seçilen muhtarlar çoğunlukla gayrimüslimlerdir. 1847-1923 arası muhtarlık yapan Türklerin isimleri şöyledir: Ruzvan Ağa, Hasan Efendi (Uzunibrahimoğlu), Mehmed Efendi (Himmetoğlu), Bekir Efendi (Karakullukçu), Hüsnü Efendi (Karakullukçu), Kamil Efendi (Ömerler). (Ek-15). Bunlardan bazıları ikişer defa muhtarlık yapmıştır. Cumhuriyet döneminde muhtarlık yapanların isimlerini ise Ek-16’da görebilirsiniz.

Sırası gelmişken bir başka bilgiyi de sizlerle paylaşmak isterim. Osmanlı’da tımar sahipleri ve derbentlerde olduğu gibi camilerdeki imam ve müezzinlerin  maaşları devlet tarafından karşılanmazdı. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi eğer imamın maaşını devlet verirse imam devletin tarafında gibi algılanacaktı. İkinci sebebi ise Osmanlı’daki dinlere olan özgürlükçü mesafedir. Tabidir ki Osmanlı’yı yönetenler Müslümandı ve özellikle saray ile ona yakın olan camilerdeki imam ve üst rütbelilerin maaşı devlet tarafından verilirdi. Diğer mahalle ve köylerdeki hoca ve imamların maaşı o mahalle ve köylerde kurulan vakıflar vasıtası ile ödenirdi. Buna emsal teşkil etmesi bakımından Ek-11 ve Ek-12'de görüleceği üzere bizim köyümüzde de imamların ve müezzinin maaşı köylüler ve Tahir Ağa’nın kurduğu para vakfı tarafından ödenmekteydi.

Araştırmacı Murat Dursun Tosun’un Osmanlı arşiv belgelerinde Gümüşhane tarihi ile ilgili yaptığı araştırmalarda bazı ilginç detaylara rastlanmaktadır. 3 Nisan 1908 tarihli bir belgeye göre Kurum Vadisi’ndeki yerleşimlerde (Santa, Kurum, İstavri, Muzena, İmera, Yağlıdere, Yazıt, Varniyas vb.)(Ek-18) yaşayanlar Torul’a ulaşım imkânlarının zorluğu sebebi ile kendilerinin idari olarak Torul’dan alınarak Gümüşhane’ye bağlanmalarını talep etmiştir. Saray da bu durumu değerlendirmiş ve birinci derecede İstavri ve ikinci derecede Kurum karyesinde bir müdürlük teşkili ile Gümüşhane’ye bağlanmasına onay vermiştir. Belgenin altındaki imza sahipleri İstavri Karyesi Papazı, İstavri Karyesi İmamı ve İstavri Karyesi Muhtarına aittir. (Ek-18)

Bilindiği üzere köyümüz 1900'lü yılların başında oldukça kalabalıktı. Türk ve Rumlar beraberce yaşıyorlardı. Rum mahallelerinin sayısı Türklerinkinden fazlaydı. Bazı kayıtlarda 11 civarında Rum mahallesi olduğundan bahsetmektedir. Bunlar Karauçi, Anbarlı, Emir (Kürtlü, Emir, Gregosli, Kuri olarak dört parça), Kömürcü, Yerantlı, Monomatlı, Aşağıköy ve belki başka noktasal yerleşimlerdir. Karauçi, Türklerin yaşadığı mahalle ise de Yerantlı, Monomatlı ve Aşağıköy gibi diğer mahallelerde azınlık olsalar da Türkler mevcuttu.

Aşağıdaki demografik yapı, bazı Rumca kaynaklardan tercüme edilerek elde edilmiştir. Bu durum aynı zamanda 1835 nüfus sayımı ile de tespit edilmiştir.   

Rumlar her mahallede yaşasalar da Türklerin yaşadığı Karauçi’de yoklardı.                  

Ermenilerin yaşadığı bazı bölgeler Langonlar ve Manuga’dır.

Kürtlerin yaşadığı bazı bölgeler ise Kürtlü ve Gregosli’dir.

Gürcülerin yaşadığı bölge Kartulli’dir.

Çerkezlerin ise Aşağıköy’de yaşadıkları yazılmaktadır.

Burada sorgulanması gereken acaba bu kadar değişik soya sahip aileler burada eskiden beri bulunuyorlar mıydı? Mamafih maden yataklarının işletildiği süreçte çok değişik yerlerden insanların iş ve aş bulmak üzere buraya geldiğini biliyoruz. Çalışmak üzere buraya gelenler maden yataklarının işletilmesi bırakıldıktan sonra geldikleri gibi gitmişlerdir.

Rum yazar Economides’in 1920 yılında yazmış olduğu Pontus kitabında Uğurtaşı (İstavri) köyünden de bahsetmektedir. Yazar 1920’li yıllarda hâlâ Sevr Antlaşması’nın etkisinde olacak ki bazı gerçekleri taraflı olarak vermektedir. Bununla birlikte Uğurtaşı köyünün Krom’a bağlı 2.000 nüfuslu bir köy ve dört kilise ile bir okula sahip olduğunu yazmaktadır.    

Osmanlı nüfus kayıt defterleri incelendiğinde; 1856 yılına ait kayıt detayları elimde olmasa da bulabildiğim özet çalışmaya göre o dönemde İstavri’de dört mahalle (Merkez, Aşağıköy, Monomatlı, Kömürcü) ve 296 hanede 1.480 kişi yaşamaktaydı. Bunların 300-400 kişisi 50-60 hanede Müslüman, 280-380 kişisi 60-70 hanede gizli Hristiyan ve 800 kişisi de 170-180 hanede Hristiyan’dı. 1905 tarihli nüfus kayıtlarına göre ise İstavri’de 206 hanede 1.083 kişi yaşamaktaydı. Bunlar 28 hanede 170 Müslüman, 43 hanede 199 gizli Hristiyan (Klosti veya Kfiros diye anılıyorlardı) ve 135 hanede 714 Hristiyan’dır.

Yine Economides ve referanslarımda adı geçen birçok yazarın işaret ettiği üzere köydeki Rum nüfusun bir bölümü 1830’lu yıllardan itibaren Osmanlı tarafından zorunlu olarak veya madenlerde çalışmak üzere Akdağmadeni’ne yani Yozgat’a göçe tabi tutulmuştur. Türk nüfusun bir bölümü de 1830’lu yıllardan itibaren Akdağmadeni’ne madenlerde çalışmak üzere göçmüştür. Ayrıca bölgede Hristiyan oldukları halde kimliklerini Türk ve Müslümanlardan korktukları gerekçesi ile gizleyen ve Müslüman geçinen insanlar olduğu söylenmektedir. Bölgemizden sadece Akdağmadeni’ne göç olmamıştır. Koyulhisar-Sivas ve Maden-Elazığ’daki madenlerde çalışmak üzere giden Rumlar ve Türkler de köyümüz ve bölgemizdeki nüfusun azalmasına sebebiyet vermiştir. 1835 nüfus sayım listelerinde okuduğumuz kadarı ile Keban-Elazığ ve Aladağ’a madencilik, Kuruçay-Elazığ’a taşçılık, ırgatlık ve Bozok-Yozgat’a çalışmak için köyümüzden gidenler olmuştur. Buraların dışında 12 Mart 1906 tarihli Osmanlıca bir belgeye göre Çorum’a çalışmak üzere giden İstavrililerin varlığından da haberdar oluyoruz. (Ek-20)

Tarihçi Doç. Dr. Ahmet Türkan'ın "Osmanlı’da Kripto Hristiyanlar" (Ek-21) ve araştırmacı Murat Dursun Tosun'un "Osmanlı Arşiv Belgelerinde Gümüşhane: Tarihte Yaşananlar ve Ayrıntılar, 1695-1928" kitaplarında bu konulardan uzun uzun bahsetmektedir. (Ek-19) Çünkü bu konu Osmanlı’yı başlangıç olarak ilgilendirmese de sonrasında 1880’den itibaren 35 sene müddetle meşgul etmiştir. Hristiyanlıktan İslam’a 1790’lı yıllarda geçen ve İstavrililer olarak adlandırılan Rumlar, Gümüşhane Sancağı’nın Torul kazasından gelerek Yozgat Sancağı’na bağlı Akdağmadeni’ne yerleşmişlerdi. Gelenlerin çoğu Gromitsi olarak adlandırılan yarı Hristiyan yarı Müslüman olmakla beraber içlerinde az sayıda Müslüman da vardı. Akdağmadeni’ndeki simli kurşun madeni hükümet tarafından işletildiği zaman diliminde, buraya 1840’lı yıllarda çalışmak için geldiler. Genel olarak Maden kazasının mahalle ve köylerine (Yozgat’ın İstavri, Körmüti mahalleleri ile Başçatak ve Aktaş köylerine) yerleştirildiler. Yozgat’a madenlerde çalışmaya giden İstavrili madenciler o kadar çoktu ki oradaki bir köyün adını İstavri olarak koymuşlardı. Yozgat’a göçen İstavrililerle Torul’a bağlı İstavrililer cumhuriyet döneminin ilk yıllarına kadar ilişkilerini kesmediler. Bu ilişki hem Rumlar hem de Türkler tarafından devam ettirilmiştir. Benim ulaşabildiğim kaynaklara göre 1880’li yıllarda Kasımoğlu Eyüp kızı Gülizar Yozgat’a göçen Küpecioğlu Yusuf ile evlenmiştir. Yine 1910’lu yıllarda İbrahim Karakullukçu kızı Fadime Yozgat’ın Çağil köyüne gelin gitmiştir. İstavrililer buraya göç ettiklerinde nüfus defterlerinde Müslüman isimleriyle kaydedildiler. Uzun müddet bu isimlerle anılmakla beraber zahiren Müslüman gözüküp gizliden Rum Ortodoks ayini de yapıyorlardı. Bunun ana sebebi 1840’lı yıllarda buraya geldiklerinde henüz Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı yayımlanmamıştı ve bu sebeple düzgün işlerde çalışabilmek için kimliklerini (dinlerini) saklamaları gerekiyordu.

Yeri gelmişken biraz da gizli Hristiyanların yaşam biçiminden söz etmek isterim. Gizli Hristiyanlar biri Müslüman diğeri Hristiyanlığa ait iki isim taşıyorlardı. Çocuklarını vaftiz ettiriyor, gerçek Hristiyan veya Müslümanlarla evlendirmiyorlardı. Çocukları kendileri gibi gizli Hristiyan tek bir kadın veya erkekle açıkta İslami geleneğe göre ama geceleyin Hristiyan ayini ile evleniyorlardı. Öldüklerinde Müslüman mezarlığına gömülseler de geceleri yakın akrabaları tarafından mezardan çıkarılıp en yakın Hristiyan mezarlığına konuyorlardı. Çocuklarını vaftiz etmeleri zordu. Birçok köyde papaz olmadığından geceleri bu işin yapılabileceği en yakın Hristiyan köyüne gitmeleri ve gün doğmadan geri dönmeleri gerekiyordu. Evlenmeleri de ayrı bir problemdi çünkü evlerine bir papaz çağırmaları gerekiyordu. Bununla beraber bazı evlerin altında şapel gibi küçük dini ibadethaneleri de olabiliyordu. Gizli Hristiyanların içlerinde gizli papazlar da mevcuttu. Bu gizli papazlar sayesinde her türlü dini vecibelerini gizli ibadethanelerinde gerçekleştirmişlerdir. Mübadele sonrası terk edilen ve yıkılan evlerin altında bu yeraltı şapelleri ortaya çıkmıştır.

Rusların 93 Harbi’nde (1877) kazandıkları başarı ve I. Meşrutiyet’in ilanından sonra bu durumlarını artık saklama gereği hissetmediler ve Hristiyan olduklarını söyleseler de bu konu Osmanlı’yı uzunca yıllar meşgul etmiştir. Çünkü Osmanlı Devleti yıllardan beri Müslüman olarak bilinen gizli Hristiyanların ”Biz Hristiyan’ız” demeleri ve din değiştirmelerini (tanassur) kabul etmedi. Hatta bu konuda üzücü olaylar da olmuştur. İçlerinden bazılar din değiştirmeleri sebebiyle mürtedi ilan edilip idam bile edilmiştir. Bu üzücü olaylar sonrası Osmanlı irtidatı suç olmaktan çıkarılarak idam veya diğer cezalandırmaların önüne geçmiştir. Önceleri Müslümanlara verilen haklardan istifade etmek için Müslüman’ız dediler Tanzimat’la (1839) azınlıklara verilen haklardan istifade etmek içinse tekrar biz Hristiyan’ız demişlerdi. Özellikle Islahat Fermanı’yla (1856) birlikte asker ve komutan olabilme, askerde ölünce şehitlik mertebesinde addedilme, bedelli askerlik hakkı, devlet memuru ve yönetici olabilme, cizyeden vazgeçerek eşit vergilendirme sistemine tabi olmak gibi Müslümanlarla aynı haklara sahip olmalarının imkânı sağlanmış oldu. Bu kararlar İstanbul’da alınıyor olsa da Anadolu’da uygulama aksaklıklarının veya Anadolu’daki Müslüman ahali ve kadıların bunları kabullenmesi zaman alacaktı. Klostilerin (gizli Hristiyan) tanassur etmesi İstanbul’un aldığı kararlar kadar kolay olmamıştır. Osmanlı valileri, sancakbeyleri ve kadıları ile Trabzon, Haldia (Gümüşhane) Metropolitleri, Sümela Başpiskoposu, Krom ve İstavri papazları arasındaki mücadele uzun ve sancılı bir süreç olmuştur. Bu sebeple bizi ilgilendirmesi bakımından bölgemizdeki (İstavri, Krom, Sümela, Trabzon ve Gümüşhane hatta Yozgat) Müslümanlarla gayrimüslimler ve gizli Hristiyanlar arasındaki olaylar mübadeleye kadar devam etmiştir. Kısaca, 1600’lerden 1839 Tanzimat Fermanı’na kadar kendi ahenginde ve sükûnetle devam eden ilişkilerimiz, bu tarihten sonra bir daha eski haline dönememiştir. Yine de anlatılanlara bakarsak, ortak eğlencelerin kız alıp vermelerin ve kader birliğinin devam ettiğini söylemeliyiz.

Uğurtaşı Köy Kitabı
Cahit Karakullukçu'nun Uğurtaşı kitabını indirmek için tıklayınız.

Detay
Soy Ağaçları
Uğurtaşı köyünde yaşayan Türk sülalelerinin soy ağaçlarını inceleyebilirsinizDetay
Foto Galeri
Uğurtaşı köyü fotoğraflarını görüntülemek için tıklayınızDetay